21.yüzyıl’da her ne kadar bilim ve teknoloji çağına girmiş ve her geçen gün bilim ve sanayi alanında farklı farklı yenilikler duysak ta bundan 50 yıl önce ki 2010-2020 arasındaki beklentilerinin hemen hemen hiç biri neredeyse gerçekleşmedi. Ne “Uzay yolu” filminde ki gibi uzay çağında çığır açabildik ne de geleceğe dönüş filminde ki gibi uçan arabalar ya da hoverboard’lar kullanıyoruz. Akıllı telefon sektöründe her geçen gün kat edilen yol diğer alanlarda beklenildiği gibi ilerlemiyor. Tabi projelerin bütçesi, maliyeti ve getirisi arasında ki fark, uygun fon bulmak derken aslında bu seviyede olması çok normal. Ama göz ardı ettiğimiz bir durum var; her yüzyılda bazı “çılgın” diyebileceğimiz mucit ve bilim insanları birçok olanak ve imkânlardan yoksun olarak çağının üstünde işler yapabiliyor ve görünen o ki 21.yüzyılın da bu “çılgın” mucidi Elon Musk diyebiliriz. Burada wikipedia’de ki gibi size Elon Musk’ın kronolojik olarak hayat hikâyesini anlatmak yerine yaptığı ve yapacağı projelerden bahsedelim. İlk olarak 1999 yılında bilgisayarların ve internetin dünyada git gide yaygınlaşıp satış pazarlarında ciddi bir potansiyele dönüşmesi aslında evlerimizde devasa mağazalar olmasına imkân oluşturmaya başlamıştı bile. Bunun farkına yolun başında farkına varan Elon Musk ilk olarak x.com ya da bugün bilinen adıyla “PayPal” adlı ödeme sistemini oluşturdu. Ciddi anlamda getirisi olan bu proje Elon Musk’ın birçok hayalini gerçekleştirebilmesi için bir finansman kaynağı oluyor.
Hayatında birkaç bilimkurgu romanı ya da filmi izlemiş herkesin uzaya, uzay araçlarına merakı olmuş ve bunu deneyimlemek istemiştir. Bunu fazlasıyla isteyen Elon Musk 2002 yılında SpaceX adlı şirketini kuruyor. Daha ucuz ve daha iyi roket teknoloji oluşturup uzay seyahatlerini oluşturmak için kurduğu bu şirkette öncelikle daha güçlü itiş gücüne ve fırlatma motorlarına sahip uzay araçları üreten firma çok kısa sürede mükemmelinde ötesinde bir başarı göstererek ilk uzay roketlerini üretmeye başladı. Şirketin en büyük projesi olan Falcon9 adlı uzay roketi geçtiğimiz günlerde uzaya giden ve aynı şekilde daha ileri ki projelerde kullanılmak üzere dünyaya dönebilen ve dikine iniş yapan tek uzay aracı olarak tarihe geçmiştir. Kurulduktan sadece 10-15 sene sonraki bir zaman diliminde bunları gerçekleştirmeyi başaran şirketin başarısında ki en büyük pay hiç kuşkusuz Elon Musk’a ait. SpaceX’in birçok başarılı uçuş ve başarısız denemeleri, çalışmalarını ve özellikle Falcon9’un kalkış ve iniş videolarını buradan izleyebilirsiniz.
2003 yılında insanların sürdürülebilir enerji ile yaşamaları gerektiğini ve buna ilk olarak benzinli araçlar yerine elektrik araçlarla yapılması fikrini öne sürdü. Hem insanlar hem de doğa için bunun şart olması gerektiğini savunaraktan “Tesla Motors” adlı otomobil ve motor şirketinin kurucu ortaklığını yaptı. “Tesla Motors” dünya da otomobil endüstrisine şimdilik ultra devasa bir değişim veremese de bir kaç sene içerisinde üreteceği yeni modelleriyle ciddi anlamda çok farklı bir ivme kazandırmış olacak. Başlangıç fiyatları 60-70bin$ bandında tutulmaya çalışılsa da üretime geçtikten sonra fiyatı yaklaşık olarak 100bin$ olarak belirlendi. Tasarım ve dizaynı göz önüne alındığında aslında yadsınamayacak bir fiyata sahip. Ayrıca benzin ücretlerinden kurtulduğumuzu varsayarsak ideal bile denilebilecek bir fiyatta şu anda. Ancak burada ironimsi bir durum ortaya giriyor; bu araçlar karbon salınımını azaltmak ve atmosfere salınan zehirli gazları azaltmak için benzin yerine alternatif olarak elektrik ile çalışılması için dizayn edildi. Peki elektrik nasıl üretiliyor? Aynı şekilde fosil yakıtlardan üretiliyor ve aslında değişen çok bir şey olmamış gibi görünüyor ilk bakışta (Abd’de ülkemizden farklı olarak elektrikler sudan değil petrol ve benzeri fosillerden üretiliyor. Bu soruyu katıldığı bir Ted konuşmasında TED küratörü Chris Anderson tarafından kendine soruluyor ve oldukça açıklayıcı şekilde cevaplıyor, soru ve cevap şu şekilde;
Chris: Amerikan elektriğinin büyük bir bölümü fosil yakıtların yanmasından geliyor. Böyle üretilen elektriğin prizine takılan bir araba nasıl yardımcı olabilir?
Musk: Doğru. Bunun cevabının iki ana elemanı var. Biri, aynı yakıt kaynağını kullanarak enerji santralinizde enerji üretseniz ve onun elektrikli arabanızı şarj etseniz de, hala daha iyi durumdasınız. Mesela diyelim doğal gaz ki en yaygın hidrokarbon yakıt kaynağı, eğer onu modern General Elektrik doğal gaz türbininde yakarsanız, neredeyse %60 verim elde edersiniz. Eğer aynı yakıtı içten yanmalı bir motora koyarsanız, %20 verim elde edersiniz. Bunun gerekçesi ise, sabit enerji santralinde, daha ağır, daha büyük hacimli bir şeyi çalıştırabiliyorsunuz, ayrıca atık ısıyı alıp buhar türbinine verirseniz ikinci bir şekilde enerji elde edebilirsiniz. Sonuç olarak, aktarım kaybını ve her şeyi hesaba kattığınızda dahi, aynı yakıt kaynağını kullanarak enerji santralinde onu yakıp elektrikli arabanızı şarj ederek en az iki kat daha iyi durumdasınız. Ayrıca bu ve buna benzer birçok sorunun cevabını Elon Musk’ın ted konuşmasını izleyerek alabilirsiniz.
2006 yılında kurulan Solarcity adlı Abd’nin en büyük güneş enerji verici şirketine, sadece işin benzinli araçların elektrikliye çevirmesiyle küresel ısınma ile savaşamayacağını göstermek amacıyla 2012 yılında ortak olmuştur. Solarcity ile ilgili de oldukça ciddi bir çalışması ve hayalleri olsa da, SpaceX ve Tesla Motors kadar üzerine düşememekte Elon Musk.
Elon Musk’ın son “çılgınca” projesine geliyoruz. “hyperloop”. Gerçekten inanılmaz ve hayata geçirilmesi oldukça zor ve maliyetli görünen bir proje. tapray (yeni nesil ray ötesi sistem) teknolojisi ile geliştirilmekte olan üst düzey bir hızlı ulaşım aracı projesidir. Aslında hyperloop hakkında çokta bir bilgi olduğu söylenemez, henüz geliştirilme aşamasında olduğundan ve elde tutulur somut sonuçlar olmadığından (2016 yılının ilk aylarında Los Angelas civarına deneme amaçlı tüpler kurulmaya başlandı ama bunu deneme amaçlı yaptıklarından ve bitiş çalışması olmamasından dolayı somut bir sonuç olarak değerlendirmemek lazım aslında) ve Türkçe kaynak yetersizliğinden dolayı ciddi anlamda nasıl olacağı konusunda çokta bilgi sahibi olduğumuz söylenemez. bu yazıyı okuduktan sonra techinsider sitesinde “hyperloop” sistemi uzunca incelemenizi tavsiye ederim. Ama mantığını çok basitçe anlatmak gerekirse; yer altına kurulan vakum tüpleri içerisine yerleştirilen tren, yarı tren-yarı uçakta diyebiliriz, ulaşım araçlarıyla, karadaki gibi viraj eğim dönüm kavis gibi risklerin olmadığı yada uçaklardaki gibi kalkış iniş zahmetinin olmadığı bir ulaşım yöntemi. Gerçekçi bakmak gerekirse hem ARGE çalışmaları hem de kurulum zahmeti gibi faktörler yüzünden 2030 itibariyle anca ciddi ciddi görmeye başlayabileceğimiz ve kullanabileceğimiz bir projedir.
Cevap ver